Haset Ne Demek Osmanlıca? Bir Hikâye Arasında…
Bazen bir kelime, bütün bir hayatı anlatır. Bazen bir anlam, bir dönemin acısını ve gururunu taşır. Haset… Osmanlıca bir kelime, ama içerdiği derinlik, ne kadar eski olursa olsun, hala modern dünyada yankı bulur. Bugün, bu kelimenin anlamını sadece dilsel açıdan değil, duygusal bir yolculukla keşfetmek istiyorum. Bu yazıda, sizi bir zamanlar eski İstanbul’a götürecek, bir çiftin gözünden hasetin anlamını anlatacağım. Hazırsanız, birlikte bir yolculuğa çıkalım.
Yüce Bir Aşkın İçinde
İstanbul’un sararmış yaprakları arasında, eski taş sokaklardan birinde, Aylin ve Kemal’in hikâyesi başlar. Aylin, sevgi ve nazla büyütülmüş bir kızdır. Yumuşak bakışları ve içindeki derin empati, onun etrafındaki insanları kendisine çeker. Kemal ise, her zaman çözüm arayan, mantıklı ve stratejik bir adamdır. Aylin’in gözlerindeki huzuru ve sakinliği hep kıskanır ama bunu fark etmez. Çünkü onun dünyasında her şey bir çözüm ister; hiçbir şeyin ardında sadece duygular yoktur.
Aylin’in ailesi, yıllarca sadakatle, onurlu bir yaşam sürmüştür. Kemal’in ailesi ise, başarı ve kazanmanın her şeyden daha önemli olduğuna inanır. Aylin’in kalbi sevgiyle çarparken, Kemal’in aklı başarılarla… Bunu fark ettiklerinde, aralarındaki sevgi de, adeta hasetle karışan bir derinliği bulur. Her iki dünya da kendi doğruları etrafında dönmektedir.
Bir gün, Aylin’in babası İstanbul’un en saygın dükkanlarından birinin sahibi olacağı haberini alır. Kemal, bu haberle birlikte derin bir sessizliğe bürünür. Herkesin hayalini kurduğu o başarı, Aylin’in ailesine gelmiştir. Kemal için bu durum oldukça karmaşıktır. O, başarıya giden yolu bilmektedir, ancak Aylin’in hiç düşünmediği bir şey vardır: Haset.
Kemal’in Çözüm Arayışı
Kemal, Aylin’in babasının başarısına duyduğu hasetle bir mücadeleye girer. Kendini yetersiz hisseder, içindeki gurur ona haksızlık yapıldığını fısıldar. “Neden bu başarı ona gelsin? Ben neden daha fazla kazanamıyorum?” sorusu, zihninde döner. Hemen çözüm aramaya başlar. Daha çok çalışmak, daha stratejik planlar yapmak, bir iş kurmak… Zihnindeki her bir düşünce, Aylin’in huzurunu gölgelemek istercesine hızlıca bir araya gelir. Kemal’in yaklaşımı net bir şeydir: Başarı, her şeyin önündedir. O, duygulara değil, mantığa yönelir. Başarıyı ele geçirdiği an, her şey yoluna girecektir.
Aylin, sabah kahvesini içerken, Kemal’in ruh halindeki değişikliği fark eder. O, empatiyle yaklaşan, duygularını anlayan bir kadındır. Kemal’in ruhundaki haset, onu rahatsız eder. Ama Aylin, Kemal’i zorlamak yerine, sessizce içindeki duyguları anlamaya çalışır. “Neden böyle hissediyorsun Kemal?” diye sorar bir gün. Kemal, gözlerini kaçırarak, “Başarısızlık korkusu” der. Aylin, elini onun omzuna koyar. “Başarı, sadece elde edilen bir şey değildir, Kemal. Başarı, bazen birlikte mutlu olabilmeyi de gerektirir.”
Aylin’in Empatik Duruşu
Aylin, Kemal’in içindeki karanlık köşeyi anlamaya çalışırken, ona hasetin aslında bir yıkım olmadığını, insanların birbirini takdir etmesi gerektiğini anlatır. Kemal’in başardığını göremese de, birlikte kurdukları dünyada değerli olduğunu hissettirir. “Başarı sadece kişisel değil, paylaşılan bir şeydir.”
Aylin, Kemal’e doğru bakarak şöyle der: “Haset, seni kendine yabancılaştıran bir duygu. Bunu sana söylemiyorum, sadece seninle bunu paylaşıyorum. Biz birlikte bir yola çıktık ve o yolun sonunda, kim daha iyi değil, kim daha güçlü değil, kim daha mutlu olursa o kazanacak.” Aylin’in gözlerinde derin bir sevgi vardır, ama Kemal hala bunu anlamaya çalışıyordur.
Kemal, hasetin altında yatan kaygıları fark etmeye başlar. Başarı için kazandığı mücadele, sonunda ona mutluluk getirecek miydi? Yavaşça, Aylin’in empatik yaklaşımının gücünü kavrar. “Başarı, sadece bir yerin işgal edilmesi değil, o yeri başkalarıyla paylaşabilmektir,” der Kemal, içindeki haseti biraz olsun serbest bırakırken. İkisi de gözlerinde bir rahatlama, bir anlayış ile birbirine bakarlar. O an, aslında başarıya giden yolun, başkalarına değer vermekten geçtiğini kabul ederler.
Haset, Osmanlıca’daki Derin Anlamıyla
Osmanlıca’da haset, birine duyulan kıskanma duygusunu ifade eder. Ancak derinlikleri, sadece kişinin başarılı olduğuna değil, başkalarının bu başarıya verdiği anlamla ilgilidir. Kemal’in hissettiği gibi, haset yalnızca kişisel bir duygudan ibaret değildir. Haset, içsel bir çatışma ve toplumsal bir yansımanın birleşimidir. Osmanlı’daki anlamıyla haset, bazen sevgiyle karışan, bazen de yarışla şekillenen karmaşık bir duygu olabilir. Ama son tahlilde, paylaşılan bir başarı, herkesin gönlünde huzuru bulmasını sağlar.
Söz Sizde
Peki, sizce haset neyi anlatır? Yalnızca kaybetme korkusunun bir yansıması mı, yoksa paylaşılmak istenen bir sevdanın bedeli mi? Kemal’in çözüm odaklı yaklaşımına mı, Aylin’in empatik bakış açısına mı daha yakınsınız? Yorumlarda buluşalım ve haset duygusunun içindeki anlamı birlikte tartışalım!